31 Temmuz 2008 Perşembe

Karanlıktan Önce

Sokaklardan yürüyüp geçiyorum...
...lime lime olmuş lağım borularından akan
pislikten harab olmuş sokaklardan geçiyorum...
...zamanın gerisinde kalmış,
öyleki üzerinize yıkılır diye...
...atlamaktan korkacağınız binalar...
...sizi tartan ve hakkınızda hüküm veren,
zamanın gerisinde merhametsiz yüzler...
...zamanın gerisinde kalıp,
kapanmış dükkanlar...
...kapanmış çarşılar...
...kapanmış sinemalar...
...kapanmış parklar...
...kapanmış kafeler...
Bazen karşınıza tozlu levhalar,
gerekçeler çıkıyor...
"RESTORASYON İÇİN KAPALI"
"TAMİR NEDEYİYLE KAPALI"
Ne tür tamiratlarmış bunlar?
Acaba ne zaman bu sözde
restorasyon işleri bitecek?
Asıl ne zaman başlayacak bu
sözde tamirat ve yenilemeler?
Kapalı...kapalı...kapalı...
herşey kapalı...
Geliyorum, sayısız kilidi açıyor
ve süreksiz merdivenlerden
yukarıya hızla çıkıyorum...
...ve o işte orada,
beni bekliyor...
örtüsünü kaldırıyor,
onun tozlu soğuk bedenine bakıyor...
...ve tozunu silip,
onu okşuyorum...
Ellerimle, nazikçe, arkasını,
üzerini ve yanlarını siliyorum...
Onun önümde kendimi,
çaresiz ve mutlu hissediyorum...
Parmaklarımı tuşları üzerinde gezdiriyor
ve aniden her şey başlayıveriyor...
Önce ufaktan ufaktan,
çınlayan bir sesle müzik başlıyor,
sonra yavaş yavaş hızlanıyor...
Şimdi son sürat çalıyor...
Duvarlar, ağaçlar, sokaklar,
katedraller, yüzler ve sahiller...
Hücreler,
küçük hücreler ve büyük hücreler...
Yıldızlı geceler, çıplak ayaklar,
çam ağaçları, bulutlar
...yüzlerce, binlerce,
belki bir milyon papağan,
Bir iskemle, bir sarmaşık....
...hepsi benim çağrıma karşılık veriyor,
ve bana geliyor...
Duvarlar geri çekiliyor, çatılar yok oluyor,
ve sen son derece doğal bir halde
havada öylece sürükleniyorsun...
Olduğun yerden kurtulup süzülüyorsun,
ve yükseldikçe yükseliyorsun...
başka bir yere götürülüp,
naklediliyor, ölümsüz kılınıyor,
ve kurtarılıyorsun...
O güç fark edilen ama
sürekli ritme şükürler olsun...
...aralıksız "tap-tap" diye ses çıkaran,
o müzik...

Reinaldo Arenas

Aşkım, Deniz

Ben...
...o çocuğum...
...kirli yuvarlak yüzlü...
..her köşede karşına çıkıp,
"bir çeyrekliğin var mı?" diyerek...
...canını sıkan...
Ben...
...yüzü kirle kaplı...
...hiç şüphesiz
kimse tarafından istenmeyen...
... diğer çocuklar,
atlayıp zıplayıp...
...gülüşüp oynaşırken...
...uzakta durup gelip geçen
at arabalarını izleyen...
Ben istenmeyen o çocuğum...
...kesinlikle istenmeyen...
...kirli yuvarlak yüzlü...
öyle ki dev sokak ışıkları ya da
büyük annem beni aydınlatmadan...
...ya da küçük kızların önünde
öylece aptal aptal dikilip durmadan
çok önce...
...kirli yüzünün aşağılayıcı bakışlarını
yansıtan, o çocuğum ben...
Ben o her zaman kızgın
ve yalnız olan çocuğum...
...sizi o her zaman kızgın olan
çocuğun aşağılamasına
maruz bırakan ve uyaran:
"Eğer yanlışlıkla başımı okşayacak olursanız...
...bu imkanı sizin cüzdanınızı
çalmak için kullanırım."
Ben her zaman o çocuğum...
işlenmiş ve yakında işlenecek suçların
sonucu çıkması yakın terörden...
...gelecek olan cüzzamdan ve
pirelerden önce...
...hep o çocuk olarak kalacak olanım.
Ben o itici iğrenç çocuğum,
eski kartonlardan uyduruktan bir ev yapan...
...ve bir gün kendisine
eşlik edeceğinizi bilerek...
...sabırla bekleyen.

Reinaldo Arenas

not: umarım bir gün kitabını ve şiirlerini Türkçeye de çevirirler.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Ekşi'nin Maskotuna Naçizane Bir Şiir

kançanağı gözlerim arkadaştan gelen
maili dostlara forward etmekten iflas etti
pms dönemimdeyim ağzım burnum
nutella içinde
ve sanal ormanda gezinirken
gözlerim seni arıyor
fakat yoksun
ilkgençliğimin örselenmiş dehlizlerinde
duvarımın her an farklı bir sen olan çizgilerinde
uğruna feda olduğumuz kızıl elmada
saçlarımdaki yıldızları
tek tek atacağım denize
türbana karşı değilim
iki mısra yukarda anladınız
gece rengi saçlarımın açık olduğunu
ben takmasamda
-ki takacağım günler gelecek
namazında niyazında
entel kezban nine olduğumda
ama o zamana kadar
diğer entel kezbanlarla
kortej oluşturup
minnetlerimizi sunacağız sanal
dinin tanrısına
ve uyuşmuş beynimiz
yeni yeni öğrendiğimiz
faucoult u
kullanarak her cümlede
zizek ile çizik çekeceğiz yaralı bilincimize
-yoksa shayegan mıydı-
neyse önemli değil
isimlerini biliyorum ya o yeter-
facebookta ebemizi bulacağız
salkım salkım tan yelleri estiğinde
ve o ebemiz “misafir ol gel bana
elmalı turta yapayım sana” diyecek
acı dolu aşklar yaratıp kendimize
içimizdeki kezban
“sevda yüklü trenleri” fısıldarken
entel tarafımız
“la vie en rose” u mırıldanıcak
evrimimin son basamaklarındayım aşkım
üşüyorum sendeliyorum
çelme takma
o level a ulaşmak istiyorum






bu naçizane şiirimi ekşi sözlükte yazmıştım. hesap silindi şiirim de silindi.

Oy Turnalar Almayın Başından Türbanı (gene aynı maskota eğlenmesi için)

Kayıt aşamasında bulunamadığım ekşi sözlük bet-sesler korosunun ekşi sözlük assolisti ile ortaklaşa çıkardığı bir albümdür. Mücbir sebepler yüzünden katılamadığım albüme oysaki kendi ellerimle hazırladığım “Atem tutem ben seni türbanlı kız” şarkımla katılmak isterdim.



Tarkan’ın metamorfozu beni düşündürdü.sadece Tarkan değil Gregor Samsa ,Dostoyevski’nin “yeraltından notlar”da geçen “sana böceğe dönüştüğümü anlatırdım zamanım olsaydı” sözü geldi aklıma. Metamorfoz minik bir zamanda şahit olunabilinecek değişimdir. Evrime şahit olmamız mümkün değil ama bir insanın metamorfozunu değişimlerini hele de o kişiye yabancı isen rahatlıkla objektif olarak tarafsız olarak gözlemlemek mümkün.

Benim de “her konuda fikrim vardır” birinci safhada başlayıp gereksiz yere kişilere çatması ile ikinci sahfasına geçen “her düşüncenin adamı” imajı ile üçüncü safhasına geçerek son halini alan, ,agresif, bir söylediği ertesi günü tutmaz birine dönüşen bir yazar gözüme takıldı.

Birinci safhada iken bu yazarımızın çıkardığı albüm “ arım,balım,peteğim” idi.solo çıkardı bu albümü. Tamamen populer kültürün istedikleri ,ve sürekli aynı nakaratlık 4-5 cümlelik şarkı sözleri.

Albümdeki şarkıları:

1-dikkat çekmezsem ölürüm(dikkat çekmezse ölecek hastalığı) akustik balad

2- müebbet muhabbet-hip hop

3-welcome to the club –bu albümün tek elektronik şarkısı-

4-herkese selam eder, diyaloga can atarım : arabesk-pop

5-ben dünyanın en güzel karısıyam – naat –uzun hava

6-zeki değilim çaktırma : pop +rap şarkı sözü kendine ait

7- namus kumkumasıyım, terbiyelim ama küfrederim –trip hop

8-siyasetten anlamam kralını yaparım - ağıt



İkinci safhasına geçen Ekşi dünyasında polemiğin prim yaptığını öğrenen yazarımız, kendini sallamayan, ciddi yazarlara saldırarak reklamın iyisi kötüsü olmaz babında ismini ekşi-volede göstermeye başlamıştır. Fakat her türlü yolu denemek de olsa dünün mahalle düğün salonu sarkıcısı star olmak için yanıp tutuşmaktadır. ve uzun dönem takip ederek yazarak-silerek, içi bik bik cik cik de dolu olsa daha uzun şarkı sözü okumaya ve sahip olduğu bilgisi ile minik fikir parçalarını sunmaya başlamıştır ikinci safha albümünde.

Bu albümün adı: “ bıldır ki yediklerim şimdi tırmalamaya başladı”. Sildiği binlerce entry anısına çıkarmıştır bu albümü. Bu defa albümüne kendi gibi minik sanatçı yazarlar dahil olmuş ortak çalışmalar yapmıştır mışkırarak çemkirerek..ve assolist olma özlemini gidermek için bu albüm tsm idi.



Albümde ki şarkılar



1-"nah" dedim sanat oldu -suzinak

2- herostratos um benim biricik idolüm-gerdaniye

3-türbanlılar öldü de su içen ölmedi mi-hüzzam

4-bahşiş vermekten çok utanıyorum-buselik

5-ad hominem bal hominem yanakları gül hominem-bayati

6- bilya gözlüm sana meylim nedendir- kürdili hicazkar

7-agahta christi halt etmiş ben bir kaybolsam geri dönmem için en az 10 ağlak entry gerek başlığıma- acema şiran

8-denyo musunuz yaa...hicaz makamında

9-ben bir kucuk cezveyim –uşşak makamında türkü



Artık gündemde nah dese duyulan yazar olmuştur. Daha sonra yoga-yogi çalışmaları ile daha derin bir insan olmaya çalışırken (2 kulaçlık derinlik) bir şeyin daha farkına vardı (bu ülkede yaşayan her köylü kurnazının ergeç fark ettiği şeyin)

dincilerdeki damarı keşfemişti : onlar kendilerinden olanların değil, kendilerinden olmayıp da çağdaş görünenlerin onları savunmasına, şirin yüz göstermesine karşı zaafiyet içindeler. aynı şeyi kendi camialarından biri söylese pek önem vermezler. ama kendilerinden olmadıklarını düşündükleri biri söyleyince sarılıyorlar ona.

onlarla aynı ataerkil yapıdan, aynı sosyal statüden ve aynı mahalleden gelmesi de tabi ki onları kavramasını kolaylaştırmıştı. onlarla kumaş olarak farkı yok. ancak başını açarak, anlamını bilmediği kavram ve terimleri oraya buraya serpiştirerek kendisine onlardan olmayan ağır bir hava vermeye çalışan bu yazarımız çoğu kişiyi de kandırmayı “özgürlüklerini savunduğu” imajını vermeyi başarmıştı.

Bu konuda en çok güvendiği şey sanal dünyanın hafızasız olmasıydı. Bir gün yaz istediğini ertesi gün çeliş kendinle kimse anımsamaz.bunu kullandı.

Bu arada gider sivas katliamında yanan bir şaire "yanması beni zerre kadar ilgilendirmiyor. şiirini tuvalet kağıdına bile yazmazdım" der. Ve daha sonra “akıllıyı el över deli kendini över “ hesabı ne kadar entelektüel, ne kadar özgürlük yanlısı ne kadar hümanist olduğunu yazar kendi başlığına. Sonra döner etnik ve mezhepsel özelliği ile bilinen bir şehrimizin kadınlarına evliliklerin bitme sebebi olan 3. kadındır diye genelleyen birinin nickinde eleştirilmesine "şahsı tartışmayın fikri tartışın" diye karşı çıkıp o şehrin kadınlarına büyük bir leke süren kişiyi savunur. Sonra gene "ehu"ları ile başlığına döner “ insanların dinlerini yaşaması gerektiğini buna kimsenin karışmaması” gerektiğini anlatır. Sonra bu defa demokrat solcu biri "devletlu dar kafalilikla kicindan laf ureten zevat" DİYE BAŞLIK AÇAR, bizim yazar GELİP ONU HEDEF GÖSTERİRCESİNE "bolucu dar kafalilikla kicindan laf ureten zevat" diye BAŞLIK AÇAR. BUNUN bölücü diye hedef göstermekten farkı nedir? hatta ikinci entrysinde doğrudan hedefini de bkz olarak verir. Böyle biri ne kadar entelektel hatta hümanist ve insan haklarına saygılı olabilir? Fakat hafızasız sanal dünyaya güveni tamdır bizim yazarın.

Ve metamorfozunu da tamamlamış bir şekilde sanal dünyada yeni albümü ile duyulmaya hazırdı. Bu defa Ekşi sözlük çok-bet-sesli korosu da Türkiye populer müzik semasından zınk diye düşen albüme katkıda bulundu. Albüm gelirlerinin “türbanıma dokunma biz kurbanız “ vakfına bağışlanacağı söylentiler arasında.

Daha önce savaş çocukları için yapılan pavarotti and friends serisinden adını alsa da amaç çok farklı karıştırmayalım lütfen.

Albümün müsebbibi sayın ekşi sözlüğün şirinlik muskası albümün içeriğine uygun olarak her mısra arasına fısıldadığı “ o benim”, “değilim”, “olabilirim” ile katkıda bulunuyor.

Albümdeki şarkılar

1-hicbir sey yapmadan oylece duran turbanli kiz

2- ideal turbanli kiz

3- araba suren turbanli kiz

4- bosa kacan turbanli kiz

5- chat yapan turbanli kiz

6-türbanlı kız dostu türbansız kız

7- gobegi gorunen turbanli kiz

8- makyaj yapan turbanli kiz

9- kirmizi turbanli kiz



Ve bonus şarkı: kültürümle ezemesem uçurturum seni



Not: kim olduğunu saklamıyorum. okuyan anlar.bu tarzda yazmayı tercih ettim zaten hakaret arayan da bu entryde hakaret bulamaz . boşuna hakaret aramayın canlarım. Cankuşlarım. Elime, klavyeme, yüreğime sağlık değil mi?



not: bu yazım zamanın behrinde ekşi sözlükte idi ben uçtum yazım uçtu.

26 Temmuz 2008 Cumartesi

EKŞİ SÖZLÜKTE NELER OLUYOR

Söylenilen yalanlara inandığım düşünülmesin.
Zerre kadar inanmıyorum. Ve aslında umrumda da değil.
Aracıyı kıramadım..
Abbaaaa kıramam seni bilirsin..(hep diyodun ya bana bişiler yaz aha yazdım kıramicam insanlardan birisin)

Silme sebeplerimden bir diğeri de:

Bloguma gelip yorum kirliliği yapan “kankilerin”

“buraya çöpünüzü dökmeyin”

Bir diğer sebep ise benim canım arkadaşım suçlamalara maruz kalıyor. Haberi bile olmadığı konularda..

Yazıyı kaldırma kararını gene bir diğer canım arkadaşım Camille ile birlikte aldık. Zira ona sormam gerekiyordu. Yorumları mevcuttu.

Sayın fikriyokkenherkonudazikriolan sen bunu hak edecek biri deilsin. Camille’ e Abbama ve o diğer kişiye teşekkür et. Çünkü herkese yutturduğun yalanlarına ben inanmadım.

Başına bir şey gelemez zira çok kalın

Yallah cinler yallah kış kış cinler kış kış!

Hadi Sağlıcakla Kal
Julian